Nüfus artışı, aşırı şehirleşme, doğal kaynakların hızla tüketilmesi ve pandemi gibi nedenler, gıda üretimini ve gıdaya erişimi her geçen gün zorlaştırıyor. Başta doğal kaynakların korunması olmak üzere tüm bu problemler için bir çözüm öneren permakültür felsefesi, her geçen gün daha çok kabul görüyor.
Permakültür, 1970’li yıllarda, bazı tarım faaliyetleri ve endüstriyel sistemler tarafından yaratılan toprak, hava ve su kirlenmesine, kaybolan bitki ve hayvan türlerine, doğal olarak yenilenemeyen kaynakları yok eden sisteme karşı bir tepki olarak ortaya çıkmış. İsim babası Bill Mollison permakültürü “doğal ekosistemlerin çeşitliliğine, istikrarına ve esnekliğine sahip olan, tarım bakımından üretken ekosistemlerin bilinçli olarak tasarlanması ve bakımlarının sağlanması” şeklinde tanımlıyor. Sürdürülebilir tarımı mümkün kılmaya odaklanan bu felsefe, insanların yaptıkları tarımsal faaliyetlerle kendi kendilerine yetmeleri ve doğaya zarar vermeden yaşamlarını sürdürmelerini öneriyor.
Permakültür felsefesi üç temel ilkeye dayanıyor:
Yeryüzüne özen gösterme: Dünya üzerindeki canlı cansız tüm varlıkların devamı ve çoğalması için gerekli koşullar oluşturulmalıdır.
İnsanlara özen gösterme: İnsanların gıda, barınma, eğitim, iş gibi temel ihtiyaçları karşılanmalı, sağlıklı bir şekilde var olmaları için gerekli kaynaklara ulaşımları sağlanmalıdır.
Nüfus artışı ve tüketimi sınırlama: İhtiyaçlar kontrol altına alarak mevcut kaynaklar etkili ve verimli bir şekilde kullanılmalıdır.
İnsanoğlunun doğaya verdiği zararı en aza indirmeyi hedefleyen permakültür, tarım, su kullanımı, hayvansal üretim, geri dönüşüm, enerji tüketimi gibi pek çok farklı alanda çözüm önerileri sunuyor. Bu çevre dostu düşünce, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmanın yollarının her zamankinden daha çok tartışıldığı günümüzde tüm dünyada kabul görüyor.
Sürdürülebilirliği sağlamak ve permakültürün bir parçası olmak sanıldığı kadar zor değil. Evlerde ve iş yerlerinde alınacak önlemler ve yapılacak küçük değişikliklerle bu sürece katkı sağlamak mümkün.
Ofislerde geri dönüştürülmüş malzemeler kullanmak, daha az kâğıt tüketmek, enerji tüketimine dikkat etmek, atıkları ayrıştırmak, daha yaşanılabilir bir dünya için atılabilecek adımlar olarak sıralanıyor.